bugün

sevdiği entry'ler

abdullah çatlı

"12 eylül öncesi şehirde yaşananlara da bir göz atalım:
1980'in haziran ayında chp nevşehir il başkanı avukat zeki tekinel ile bir arkadaşı 3 ülkücü tarafından öldürüldü. chp il yetkililerine göre; saldırganlar abdullah çatlı'nın girişimiyle açılan ülkü yolu derneği'ne doğru kaçmışlardı. bu yüzden tekinel'in nevşehir'deki cenazesinde "kahrolsun faşizm " sloganları atıldı. cenazeye chp lideri Ecevit ve 100 chp'li milletvekili gelmişti.
ecevit konuşmasını yaparken cenazeye katılanların üzerine yine ülkü yolu derneği'nin bulunduğu sokaktaki bir inşaattan yaylım ateşi açıldı.
kurşunlar ecevit'in başını sıyırarak taşımakta olduğu tabuta saplandı. ecevit heyecanla haykırmaya başladı:
"vurun, beni de vurun kalleşler...!"
kurşunlar, 5'i chp milletvekili, 7 kişiyi yaralamıştı.
ecevit, başbakan demirel'i arayarak, "nevşehir'de devletin olmadığını" söyledi ve kayseri'den askeri birlik gelinceye kadar da şehirden ayrılmadı.
basın ertesi gün olayı, "ecevit'e suikast" diye verecekti.
peki zeki tekinel'in öldürülmesi davasında ömür boyu hapse mahkûm olan ülkücü kimdi? ömer Ay... papa davasında ağca'nın yanında bulunduğu öne sürülen ömer ay da nevşehir emniyet müdürlüğü'nden pasaportluydu.
şimdi pasaport numaralarına dikkat:
ağca'nınki: 136 635 ay'ınki: 136 636

16 Mart 1978'de istanbul üniversitesi'nde sol görüşlü 100 kadar öğrencinin üzerine bomba atıldı. 7 öğrenci öldü, 47 öğrenci yaralandı.
olayda kullanılan bombanın ülkü ocakları derneği şube başkanı abdullah çatlı tarafından istanbul'a getirildiği mahkeme tutanaklarına geçti. olay anında kısa boylu esmer bir genç bombayı atmış, 4 kişi de panik içinde kaçan öğrencilere ateş açmıştı. polis kaçan bu saldırganların peşine düştü. o anda bir komiser muavini "geri dönün" emrini verdi.
döndüler. katiller yakalanamadı.
katliamdan 18 yıl sonra susurluk skandalı patladı. kazada ölen abdullah çatlı'nın telefon kayıtları incelendi. istanbul emniyet müdürlüğü'nde bir şube müdürüyle 5 kez görüştüğü ortaya çıktı.

11 Temmuz 1978'de hacettepe üniversitesi sanat tarihi öğretim üyesi doç. dr. bedrettin cömert öldürüldü.
avrupa ülkücü türk dernekleri federasyonu eski başkanı lokman kondakçı, içişleri bakanı hasan fehmi güneş'e cinayet emrini dönemin ülkücü gençlik derneği başkanı muhsin yazıcıoğlu'nun verdiğini, onun üzerinde de ramiz ongun'un yer aldığını söyledi.
cinayetin azmettiricisi sıfatıyla abdullah çatlı hakkında tutuklama kararı çıkarıldı.
polisin belirlediği saldırganlardan rıfat yıldırım almanya'da uyuşturucu kaçakçılığından yakalandı, ancak serbest bırakıldı. dava "garantiye alınınca" türkiye'ye iade edildi ve mahkemede "delil yetersizliğinden" beraat etti. diğer saldırgan üzeyir bayraklı ise 1992'de öldürüldü. abdullah çatlı ve muhsin yazıcıoğlu'nun katıldığı bir cenazeyle gömüldü.
uğur mumcu'ya göre rıfat yıldırım'la ağca'ya pasaport sağlayanlar, aynı kişilerdi. yıllar sonra yazıcıoğlu bbp genel başkanı oldu. ramiz ongun mhp genel başkan adayı, kondakçı dyp il başkanı...
cömert'in kardeşi faruk cömert ise halen hava kuvvetleri komutanı...

10 ağustos'ta balgat'ta solcuların gittiği bir kahve tarandı. 5 kişi öldü. olayla ilgili olarak yakalanan mustafa pehlivanoğlu askeri savcılığa eylemi abdullah çatlı'nın emriyle gerçekleştirdiğini, silahı da ondan aldığını söyledi. ipekçi'nin girişte kullandığımız yazısının yayımlanmasından 5 gün sonra 1978'in en feci katliamı gerçekleşti.
ankara bahçelievler'de türkiye işçi partili 7 genç katledildi. olayın sorumlusu olarak haluk kırcı yakalandı.
kırcı, ölüm emrini "büyük reis" abdullah çatlı'dan aldığını açıkladı. o, içerde gençleri boğazlarken çatlı kapıda bekliyordu. kırcı, 1988'de 7 kez idama mahkûm oldu. bir yıl sonra şartlı tahliye yasasından yararlandırılıp serbest bırakıldı.
sonra tahliyenin "yanlışlıkla" yapıldığı anlaşıldı. yeniden arandığı dönemde evlendi. nikâh şahidi, dönemin erzurum valisi mehmet ağar'dı.

12 eylül'de kalmıştık.
türkiye'nin her yerinde teröre bulaşanların evlerinin basıldığı o günlerde abdullah çatlı yurtdışına çıktı.
ya da eşinin tabiriyle "kollanmak amacıyla yurtdışına çıkarıldı".
meral çatlı tbmm susurluk komisyonu'nda o günleri şöyle anlatıyor:
"80 ihtilali olduğunda sıkı denetim vardı. pasaport almak, düzenlemek kolay değildi. demek ki eşime yardımcı olundu."
bu yardımla, 12 eylül'den 3 hafta sonra çatlı ve eşine pasaportları verildi, havaalanından fransa'ya yollandılar.
amaç hasıl olmuş, türkiye'de yaratılan kaos ortamı sonucunda despotik bir rejim kurulmuştu.

mehmet ali ağca, mehmet şener, abdullah çatlı, oral çelik, 24 Ekim 1980'de isviçre'de buluştu.
enis berberoğlu, bu buluşmadan sonra "papa suikastını sovyetler'e yıkmaya çalışan batılı gizli servislerle tanışma" döneminin başladığını yazıyor.
bu arada türk istihbaratı da onları taşeron olarak kullanmak amacıyla peşlerindeydi.
asala türk diplomatlarına karşı saldırılarını yoğunlaştırınca mit buna karşı mücadele için özel bir birim oluşturmuştu.
şimdi dikkat:
tuncay özkan'a göre bu birimin yurtdışı organizasyonunu gerçekleştiren ve eski katilleri devlet görevlisi olarak işe alan mit mensubu, ağca'nın sorgusundaki isimdi:
metin g.

mesut yılmaz'ın talimatıyla susurluk skandalını araştıran kutlu savaş'ın raporunda mit yetkililerine atfen verilen bilgiye göre devlet, çatlı ile 22 Ekim 1983 tarihinde fransa'da temasa geçmişti.
raporun "devlet sırrı" olduğu gerekçesiyle yayımlanmayan 77, 78, 79. sayfalarında "çatlı'ya ilk görüşmede görev anlatılarak karşılıksız kabul edip etmeyeceği sorulmuş, kabul etmesi üzerine göreve sevk edilmiştir" deniliyordu.
o pazarlıkta paradan çok, siyasi koşullar üzerinde duruldu.
ayrıntıları susurluk komisyonu'na ifade veren meral çatlı'dan alıyoruz:
"eşimin de türkiye'den bir isteği oldu. haluk kırcı o zaman cezaevindeydi. cezaevinden bırakılmasını istedi. idamı vardı haluk bey'in... idamını durdurdular. bir de türkeş hakkında bir istekte bulundu, detayını bilmiyorum."

şimdi haluk kırcı'nın masum 7 genci katlettiği için 7 kez idama mahkûm olmuşken, nasıl olup da 1 yıl yattıktan sonra "yanlışlıkla" serbest bırakıldığını anlıyor musunuz?
ya da nasıl tam arandığı dönemde devletin valisini nikâh şahidi yaptığını?..
veya kazara yakalanınca emniyet'ten elini kolunu sallayarak "kaçtığını"?..
oral çelik'in susurluk komisyonu'na verdiği ifadeye göre çatlı, kendisiyle pazarlık yapanlara 12 kişilik bir liste vermiş ve bunların serbest bırakılmasını talep etmişti.
tuncay özkan ise çatlı'nın 3 koşulunu sayıyor:
1) türkeş'in tutukluluğunun kaldırılması,
2) aralarında balgat katliamı sanıklarının da bulunduğu bir grup ülkücü teröristin salıverilmesi...
3) türkiye'de işledikleri suçlara bakılmaksızın kendilerine yurda dönebilme ve serbest dolaşma hakkı tanınması...

alpaslan türkeş 1985'te tahliye edildi.
balgat katliamından idama mahkûm olan isa armağan, kararın onanmasından sonra mamak askeri cezaevi'nden kaçırılmıştı. 1992'de almanya'da yakalandı. 1995'te türkiye'ye iade edildi. 2002'de aftan yararlanarak salıverildi.
3. koşula gelince...
anlaşma uyarınca çatlı ve ortaklarına dilediklerince yurda girip çıkma olanağı sağlandı. anne ve babasını görmek isteyen çatlı gizlice türkiye'ye sokuldu, havaalanında mit görevlilerince karşılandı.
abdullah çatlı'nın eşi meral çatlı, tbmm susurluk komisyonu'na verdiği ifadede yurtdışında oldukları süre içerisinde eşinin "mete bey" kod adlı bir istihbaratçıyla sürekli temasta olduğunu, türkiye'ye geldiklerinde de onun tarafından karşılandıklarını açıkladı.
oral çelik de komisyon ifadesinde "mete bey"den "kahraman" diye söz etti.

"mete bey" meselesi basına yansıyınca abdi ipekçi'nin eşi sibel ipekçi, bu kişiyle daha önce karşılaştıklarını hatırladı.
evet, çelik ve çatlı'nın temasta olduğu "mete bey", 18 yıl önce ağca'nın sorgusundaki metin g. idi.
dün sorguladığı çetenin patronu olmuştu. "yanlışlıkla" salıverilen ağca'nın mit müsteşarına yolladığı son mektupta hâlâ devlete iş teklif etmesi boşuna mı?"

(bkz: can dündar)

susurluk kazası

" tarih: 3 kasım 1996

saatler 19.00'u gösteriyordu. güneş çoktan batmış, hava kararmıştı. izmir - istanbul yolunu sadece arabaların farları aydınlatıyordu. yol kalabalık sayılırdı. bu kalabalığın nedeni otomobillerden çok, kamyonlardı. bazen üçerli beşerli gruplar halinde kuyruk oluşturdukları için arabaların hızını ister istemez düşürüyorlardı.

fakat arabalardan biri hızlı gidiyordu. markası mercedes * olan bu arabanın plakası 06 ac 600 idi. bütün süratine rağmen sarsılmıyordu. sanki ağırbaşlı bir tank gibi yola oturmuştu. arabada 4 kişi vardı. şoför mahallinde orta yaşlı ve hafif kır saçlı biri * oturuyordu. onun hemen sağ tarafındaki ön koltukta gözlüklü ve zayıf biri * vardı. arka koltukta ise 40 yaşlarında dolgun yüzlü bir adamla *, sarışın genç bir kadın oturuyordu. *

araba susurluk yoluna çıktığında hızı iyice artmıştı. şoför, uzun kuyruklar oluşturan kamyonları birer birer solluyordu. ibre 230 km'yi gösteriyordu. arabadakilerden gözlüklü olanı, bir ara şoföre dönüp, daha yavaş gitmesi için onu uyardı. öteki aldırmadı. susurluk'a girmek üzereyken de hızını düşürmemişti.

aniden yolun sol tarafındaki benzinlikten çıkan bir kamyonu farkettiler. kamyonun plakası 20 rc 721'di. şoför bütün gücüyle frene bastı. önce mercedes'in tekerleklerinin yere sürtünürken çıkardığı acı ses duyuldu. sonra da şiddetli çarpışmanın etkisiyle kopan gürültü...

fren, kazayı önleyememişti.

gürültüyü duyan çevredekiler hemen kaza yerine doğru koştular. mercedes'ten bir kadının acı dolu çığlığı yükseliyordu. onu arka camdan çıkardılar. hala yaşıyordu. sonra sağ ön koltuktaki gözlüklü adamı çıkarıp yere yatırdılar. bir ara gözlerini açtı. yüzü acıyla gerilmişti. ilk bakışta sanki yuvalarından fırlayacakmış zannını veren gözleri, gözlüğün enli camlarıyla temas eder gibiydi.

bu arada şoförle, arka koltuktaki adamı da çıkarmışlardı. şoförde hayat belirtisi yoktu. diğeri ağır yaralanmıştı ama yaşıyordu.

çok geçmeden olay yerine 06 vct 61 plakalı bir mercedes geldi. arabadan üç kişi indi. önce çevredekilere "yaklaşmayın, tamam" dediler. sonra da kaza yapan arabadan beyaz bir çanta aldılar.

ordakilerden biri yerde yatan milletvekilini işaret ederek, "bu yaşıyor" dedi. milletvekilini alıp götürdüler. diğerleri de birer birer olay yerine gelen arabalara bindirildi. bu arada jandarmalar da gelmişti. şoförden sonra, arka koltuktaki adamla kadın da yolda öldü. tek yaşayan milletvekiliydi.

(...) "

(kaynak: susurluk gümrüğü - ferhat ünlü)

atatürk ve bozkurt

atatürk büyük bir kumandan, büyük bir asker olduğu kadar büyük bir devrimciydi de.

o yok olmanın eşiğindeki bir ulusa milli bilinci aşılayarak millete genç ve dinamik bir cumhuriyet armağan etmekle kalmamış, aşıladığı bu milli bilinci hem bilimsel temellere dayandırmış, hem de çeşitli sembollerle bu milli bilinci ayakta tutmaya çalışmıştır.

işte atatürk'ün milli bilinci ayakta tutmak namına kullandığı bu sembollerden biri ve hiç şüphesiz en önemlisi de türk milleti'nin sembolü ve yol göstericisi olan "bozkurt"tur.

bozkurdun türk milleti için öyle bir önemi vardır ki çağlar içinde türkler kendilerini "börü budun"(kurt kavmi) olarak da adlandırmışlardır.

işte ulu önder'in öne çıkardığı, tavsiyede bulunduğu, uygulamaya koyduğu bazı bozkurt sembol çalışmaları.

türkiye cumhuriyeti devlet armasındaki bozkurt figürü özellikle atatürk tarafından koydurulmuştur.
görsel

bozkurt figürlü paralar;
5 tl: görsel
10 tl: görsel

atatürk'ün hayali, bozkurt başlı gök bayrak;
görsel

atatürk'ün ibrahim çallı'ya yaptırdığı ergenekon'dan çıkış tablosu;
görsel

kahramanmaraş kalesine yaptırılan bayrak tutan bozkurt heykeli;
görsel

malatya mebusu dr hilmi bey'e yazdırdığı bozkurt cumhuriyet marşı;
görsel

türk ocakları amblemi;
görsel

tbmm'de bozkurt sembolü;
görsel

chp'nin bozkurtlu afişi;
görsel
görsel

bozkurt pulları;
görsel
görsel

atatürk'ün çalışma masasını süsleyen bozkurt;
görsel

1935 yılında piyasaya çıkan bozkurt sigarası;
görsel

cumhuriyetimizin 10. yılı dolayısıyla hazırlanan bir afiş;
görsel

yozgat; atatürk ve bozkurt heykeli;
görsel

tcdd bozkurt ve karakurt lokomotifleri;
görsel
görsel
görsel

bozkurt armalı tebrik kartlı;
görsel
görsel

atatürk dönemi türkiye haritasında bozkurt amblemi;
görsel

türkiyat enstitüsü ambleminde atatürk'ün isteği ile çizilen bozkurt;
görsel

1927 yılında basılan bir gazetenin ilk sayfası. atatürk ve hemen altında bozkurt amblemi;
görsel

türkiye idman cemiyetleri broşürü ve güreş federasyonu logosu;
görsel
görsel
görsel
görsel

atatürk, türk gençliği ve bozkurt;
görsel

atatürk ve bozkurtlu afiş;
görsel

bozkurt dergisi;
görsel

halk dostu gazetesi;
görsel

Harold C. Armstrong'un "grey wolf"(bozkurt) isimli biyografi kitabı;
görsel

bozkurt-lotus davası ve atatürk'ün mahmut esat bey'e "bozkurt" soyadını vermesi;
görsel

işte atatürk'ün aşıladığı bu milli bilinç ve bozkurt'u türk milletinin sembolü haline getirmesi ile toplum olarak bozkurta ve bozkurt sembolüne sahip çıkmaya başladık o dönem kurulan pek çok şirket, gerek isimlerinde, gerek amblemlerinde bozkurt figürünü kullanmayı tercih etti. bozkurt mensucat, bozkurt metal, çift kurtlar vb gibi...yani atatürk'ün yol göstermesi ile türk milleti ongununu benimsedi ve sahiplendi.

son olarak bonus;
boskurt işareti yapan atatürk;
görsel

göktanrı inancına sahip yazarlar

denizin yarıldığına inanıp , amipten evrimleştiğini sanan avellere dert olmuştur. benimdir.

devrimden sonraki ilk gün

Devrim var, devrim var. Kafasının içinde orak çekiç olan şuursuzların kızıl devrim hayali var, bir de türkçü-turancı gençliğin milli ruh ile düşlediği turkuaz devrim var. Birincisi sittin sene gerçekleşmeyecek ama ikincisi gerçekleştiği gün, ozan arif'in dediği gibi: "bundan böyle doğan bebek, açan çiçekler; turan adlı bir ülkede büyüyecekler."

o gün Türk çocuklarının hiç ağlamadığı, gelecek korkusu taşımadığı, neşeyle oyunlar oynadığı bir düzen kurulacak. Umay ana o gün bizlere mutlulukla gülümseyecek, bay ülgen ise bereket yağdıracak.

Komünizm denen kanlı, vahşi, türk ırkının değerlerine aykırı ideoloji de turan'dan sonsuza dek silinecek.

türkiye vs çin

onlar çok,biz türküz.